Çevre İklim Enerji

KADOS, çevre, iklim ve enerji alanlarında Kadıköy sınırlarını aşarak Türkiye ve Dünya için projeler geliştiren, global kurumlar ile organik bağlar kuran, aktif bir sivil toplum kuruluşudur.

KADOS, Birleşmiş Milletler’e akredite oldu.

İklim Değişikliği ile mücadele için İklim Ağı kuruldu

İklim Değişikliği konusunu Türkiye genelinde halka açıklamak, siyasileri ve karar alma mercilerinde bulunanları bu doğrultuda çalışmalar yapmaya yönlendirmek amacı ile faaliyetlerde bulunacak olan İklim Ağı; birçok dernek, stk ve yurttaş girişimi olarak da adlandırılan kooperatiflerin biraraya gelmesi ile kuruldu.

 

Öncelikli olarak bu sene Doha’da yapılacak İklim Zirvesi’ne yönelik faaliyetler yapmayı planlayan İklim Ağını oluşturan kurumlar alfabetik sıra ile, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, Eurosolar Türkiye, Greenpeace Akdeniz, Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği (KADOS), Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA Vakfı), WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve 350 Ankara.

 

Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları iklim değişikliği konusunda ortak kaygılarını ve çözüm önerilerini birlikte dile getirmek üzere İklim Ağı’nı kuran ve “İnsan kaynaklı iklim değişikliği konusunda ortak kaygılarımızı ve çözüm önerilerimizi, toplum, kamu kurumları, ve uluslararası kurumlar ile paylaşmayı ve insan kaynaklı iklim değişikliğinin geri dönülemez noktaya gelmeden önce durdurulması için ortak çalışmalar yürütmeyi amaçlıyoruz.” diye yola çıkan sivil toplum kuruluşlarının kurduğu İklim Ağı’nın ilkeleri, çalışma prensipleri ve katılımcılarına ulaşmak için web adresi iklimdegisikligi.org

Paris’teki STK’lardan Türkiye’ye Çağrı: “Çıkarlarını Değil, İklimi Düşün!”

Dünyanın kaderini belirlemesi amacıyla düzenlenen “İklim Zirvesi”nde sona yaklaşılıyor. Paris’teki müzakere sürecini takip eden TEMA Vakfı, WWF-Türkiye gibi çok sayıda sivil toplum örgütü Türkiye’nin kendi payına düşen sorumluluğu yerine getirmesi yönünde bir çağrı yaptı.

 

İnsan kaynaklı iklim değişikliği ile küresel çapta mücadele edilebilmesi amacıyla Paris’te yaklaşık 10 gündür Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 21. Taraflar Konferansı (COP 21) devam ediyor. Türkiye’den de çok sayıda bürokrat ve sivil toplum örgütü temsilcisi zirveyi takip ediyor.

 

TEMA Vakfı, WWF-Türkiye, Ekoloji Kolektifi Derneği, Heinrich Boell Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, çok sayıda örgütü bünyesinde barındıran ‘İklim İçin’ Kampanyası, Kadıköy Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği, Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği ortak imza ile müzakerelere katılan Türkiye’ye bir çağrı metni yayımladı.

 

Türkiye’nin daha cesur, tutarlı, bütünsel, bilim temelli, katılımcı ve iklim değişikliğiyle mücadelede kendi payına düşen sorumluluğu yerine getirmeyi hedefleyen bir iklim değişikliği politikasına sahip olması gerektiği vurgulanan metinde, şu ifadelere yer verildi:

 

Türkiye 2020’de gerçekleştirilecek ve Paris’te üzerinde uzlaşılması muhtemel anlaşmanın yürürlüğe gireceği zirve olacak 26. Taraflar Toplantısı’nı (COP 26) düzenleme isteğini en yetkili ağızdan dile getirdi. Türkiye’nin bu süreçte, pozisyonunu aşağıdaki maddeler doğrultusunda güncellemesinin iklim değişikliği ile gerçekçi ve etkin mücadele için yerinde, kendi geleceği için ise sosyal, ekonomik ve çevresel tüm açılardan faydalı olacağına inanıyoruz. Türkiye’nin iklim müzakerelerinde yalnızca kendisini doğrudan ilgilendiren konuların yanı sıra, anlaşmanın ruhuna uygun düşecek şekilde tüm maddelerle ilgili pozisyonunu açık şekilde paylaşması ve yapıcı öneriler geliştirmesi için hâlâ zaman var.

 

Bu nedenle Türkiye’yi:

  • 2050 yılı itibariyle küresel ekonominin mutlak olarak karbonsuzlaştırılması hedefinin anlaşma metninde yer almasının desteklenmesi ve ulusal olarak da böyle bir hedef benimsenmesi yönünde duruş sergilemeye,
  • Müzakereler kapsamında sıcaklık artışını belirli bir üst limitin altında tutmaya çalışma amacının sayısal olarak ifade edildiği ‘uzun erimli hedef’ bağlamında birçok canlı türünü ve ülkelerin geleceğini tehlikeye atmamak adına 1.5 °C anlaşma metninde yer almasını desteklemeye,
  • Uzun dönemli hedefle uyumlu olarak, Türkiye’de 2050 yılı itibari ile yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefini benimsemeye ve bunu kamuoyu ile paylaşmaya,
  • İklim değişikliği ile mücadele ve uyumla ilgili olarak, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar doğrultusunda ulusal bir bütçe ayırmaya; halihazırdaki uluslararası finansman mekanizmalarına ülke olarak katkıda bulunmaya; Türkiye’nin bu mekanizmalarla koordinasyonunu sağlamak üzere odak noktası oluşturmaya,
  • Müzakere belgesi taslağında yer alan insan hakları, gıda egemenliği, toplumsal cinsiyet, iklim göçmenleri gibi iklim politikasının oluşturulması ve uygulanmasında kritik önem taşıyan konuların müzakere metninde kalması için desteğini devam ettirmeye,
  • Müzakereler kapsamında ulusal katkıların (INDC’lerin), uzun erimli hedefe ulaşılabilmesi ile ilgili son bilimsel analizler (Emissions Gap, 2013-2015 Review ve SED raporları) dikkate alınarak zaman kaybetmeden (2018 yılı itibariyle) gözden geçirilmesi doğrultusunda çağrı yapmaya; yeni anlaşma yürürlüğe girdikten sonra da ulusal katkıların belirli aralıklarla (en fazla 5 yılda bir) güncellenmesi ve artırılmasını desteklemeye,
  • Eylül ayında BMİDÇS’ye sunulan Ulusal Katkı Niyet Beyanı’nı (INDC) iklim değişikliğindeki tarihsel sorumluluğu, 1990-2015 sürecindeki sera gazı emisyon artış eğilimleri ile 1.5 °C ve uzun erimli karbondan arınma hedeflerini de göz önüne alarak şeffaf ve katılımcı bir süreçle 2018 yılına dek güncellemeye; bu doğrultuda bir net azaltım hedefi, emisyon yoğunluğunda düşüş hedefi ve emisyonların tepe noktası yapacağı yıl (peak year) hedefini belirleyerek kamuoyu ile paylaşmaya,
  • Taslak müzakere metninde tartışılan ‘uluslararası havacılık ve denizcilik’ sektörlerinin de emisyon azaltım hedefleri alacak şekilde yeni anlaşmaya dahil edilmesini savunmaya,
  • Türkiye’nin mevcut ulusal katkı beyanında yer verilmeyen iklim değişikliğine uyumla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini somutlaştırmaya ve resmi belgeye dahil etmeye; bu hedefleri belirlerken özelikle iklim değişikliğinin etkilerine sosyo-ekonomik hassasiyeti yüksek yoksul sosyal grupların, tarımda küçük aile işletmelerinin ve kırılgan eko-sistemlerin uyum kapasitelerinin artırılmasının önceliklendirilmesine,
  • 2020 öncesi eylem kararlılığı ve Paris Kararı bağlamında devlet dışı aktörlerin (yerel yönetimler, sivil toplum, özel sektör, akademi, sosyal hareketler, vb) iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik attığı adımların devletin sorumluluklarından feragat etmeyecek, sistematik ve dahil edici şekilde tanımaya ve devlet politikalarına entegre etmeye,
  • Güçlü ve etkili bir şeffaflık ve uygunluk mekanizması kurulması yönünde duruş sergilemeye davet ediyoruz.

İklim Aktivistlerinden, Türkiye Delegasyonuna Çağrı

Türkiye’den iklim zirvesini Paris’te takip eden Ekoloji Kollektifi, Heinrich Böll Stiftung Derneği, İklim İçin Kampanyası, Kadıköy Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği, TEMA Vakfı, Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği ve WWF Türkiye; Türkiye Resmi Delegasyonu’na açık çağrı yaptı. Zirvenin bitmesine üç gün kala yapılan bu çağrı, Türkiye’yi yeni iklim rejimi kurulurken, kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyor.

 

Türkiye Resmi Delegasyonu’na yapılan çağrının tam metni şu şekilde;

 

“İnsan kaynaklı iklim değişikliği ile küresel çapta mücadele edilebilmesi amacı ile Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 21. Taraflar Konferansı’na (COP 21) katılım sağlayan ve aşağıda imzası bulunan sivil toplum kuruluşları olarak Türkiye’nin daha cesur, tutarlı, bütünsel, bilim temelli, katılımcı ve  iklim değişikliğiyle mücadelede kendi payına düşen sorumluluğu yerine getirmeyi hedefleyen bir iklim değişikliği politikasına sahip olması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’yi bu bağlamda, iklim değişikliği, çevre, enerji ve kalkınma başta olmak üzere politikalarını katılımcı ve şeffaf şekilde gözden geçirmeye davet etmekteyiz.

 

Müzakereler devam ederken, Türkiye 2020 yılında gerçekleştirilecek ve Paris’te üzerinde uzlaşılması muhtemel anlaşmanın yürürlüğe gireceği zirve olacak 26. Taraflar Toplantısı’nı (COP 26) düzenleme isteğini en yetkili ağızdan dile getirdi.  Türkiye’nin bu süreçte, pozisyonunu aşağıdaki maddeler doğrultusunda güncellemesinin iklim değişikliği ile gerçekçi ve etkin mücadele için yerinde, kendi geleceği için ise sosyal, ekonomik ve çevresel tüm açılardan faydalı olacağına inanıyoruz. Türkiye’nin iklim müzakerelerinde yalnızca kendisini doğrudan ilgilendiren konuların yanı sıra, anlaşmanın ruhuna uygun düşecek şekilde tüm maddelerle ilgili pozisyonunu açık şekilde paylaşması ve yapıcı öneriler geliştirmesi için hala zaman var.

 

Bu nedenle Türkiye’yi:

  • 2050 yılı itibariyle küresel ekonominin mutlak olarak karbonsuzlaştırılması hedefininanlaşma metninde yer almasının desteklenmesi ve ulusal olarak da böyle bir hedef benimsenmesi yönünde duruş sergilemeye,
  • Müzakereler kapsamında sıcaklık artışını belirli bir üst limitin altında tutmaya çalışma amacının sayısal olarak ifade edildiği “uzun erimli hedef” bağlamında birçok canlı türünü ve ülkelerin geleceğini tehlikeye atmamak adına 1,5 °C  anlaşma metninde yer almasını desteklemeye,
  • Uzun dönemli hedefle uyumlu olarak, Türkiye’de 2050 yılı itibari ile %100 yenilenebilir enerji hedefini benimsemeyeve bunu kamuoyu ile paylaşmaya,
  • İklim değişikliği ile mücadele ve uyumla ilgili olarak, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar doğrultusunda ulusal bir bütçe ayırmaya; halihazırdaki uluslararası finansman mekanizmalarına ülke olarak katkıda bulunmaya; Türkiye’nin bu mekanizmalarla koordinasyonunu sağlamak üzere odak noktası oluşturmaya,
  • Müzakere belgesi taslağında yer alan insan hakları, gıda egemenliği, toplumsal cinsiyet, iklim göçmenleri gibi iklim politikasının oluşturulması ve uygulanmasında kritik önem taşıyan konuların müzakere metninde kalması için desteğini devam ettirmeye,
  • Müzakereler kapsamında ulusal katkıların (INDC’lerin), uzun erimli hedefe ulaşılabilmesi ile ilgili son bilimsel analizler (Emissions Gap, 2013-2015 Review ve SED raporları)dikkate alınarak zaman kaybetmeden (2018 yılı itibariyle) gözden geçirilmesi doğrultusunda çağrı yapmaya; yeni anlaşma yürürlüğe girdikten sonra da ulusal katkıların belirli aralıklarla (en fazla 5 yılda bir) güncellenmesi ve artırılmasını desteklemeye,
  • Eylül ayında BMİDÇS’ye sunulan Ulusal Katkı Niyet Beyanı’nı (INDC) iklim değişikliğindeki tarihsel sorumluluğu, 1990-2015 sürecindeki sera gazı emisyon artış eğilimleri ile 1,5 °C ve uzun erimli karbondan arınma hedeflerini de göz önüne alarak şeffaf ve katılımcı bir süreçle 2018 yılına dek güncellemeye; bu doğrultuda bir net azaltım hedefi, emisyon yoğunluğunda düşüş hedefi ve emisyonların tepe noktası yapacağı yıl (peak year) hedefini belirleyerek kamuoyu ile paylaşmaya,
  • Taslak müzakere metninde tartışılan “uluslararası havacılık ve denizcilik” sektörlerinin de emisyon azaltım hedefleri alacak şekilde yeni anlaşmaya dahil edilmesini savunmaya,
  • Türkiye’nin mevcut ulusal katkı beyanında yer verilmeyen iklim değişikliğine uyumla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini somutlaştırmaya ve resmi belgeye dahil etmeye; bu hedefleri belirlerken özelikle iklim değişikliğinin etkilerine sosyo-ekonomik hassasiyeti yüksek yoksul sosyal grupların, tarımda küçük aile işletmelerinin ve kırılgan ekosistemlerin uyum kapasitelerinin artırılmasının önceliklendirilmesine,
  • 2020 öncesi eylem kararlılığı ve Paris Kararı bağlamında devlet dışı aktörlerin (yerel yönetimler, sivil toplum, özel sektör, akademi, sosyal hareketler, vb) iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik attığı adımların devletin sorumluluklarından feragat etmeyecek, sistematik ve dahil edici şekilde tanımaya ve devlet politikalarına entegre etmeye,
  • Güçlü ve etkili bir şeffaflık ve uygunluk mekanizması kurulması yönünde duruş sergilemeye davet ediyoruz.

Türkiye müzakere heyeti ve kamuoyunun dikkatine saygılarımızla sunarız.

Ekoloji Kolektifi Derneği, Heinrich Boell Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, “İklim İçin” Kampanyası, Kadıköy Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği, TEMA Vakfı, Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, WWF-Türkiye”

Kadıköyü Bilim Kültür Sanat Dostları Derneği (KADOS)’nin başlangıcından bu yana aktif katılım gösterdiği Uluslararası %100 Yenilenebilir Enerji Konferansı (IRENEC) hakkında ayrıntılı bilgi için:

Kadıköyü Bilim Kültür Sanat Dostları Derneği (KADOS)’nin de üyeleri arasında bulunduğu Çevre Platformlarının Çatısı TÜRÇEP kuruldu.

Türkiye Çevre Platformu, dün beş bölgesel platformun temsilcilerinin yaptığı toplantıyla kuruldu; platformun koordinatörlüğüne Tanay Sıdkı Uyar geldi. Platform, çevre ve ekoloji politikaları belirleyecek ve bu politikaların hayata geçmesine çalışacak.

 

Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP), beş bölgesel çevre platformunun temsilcilerinin 23 Temmuz’da Ankara’da yaptığı toplantı ile kuruldu.

 

Batı Karadeniz Çevre Platformu (BAKÇEP), Doğu Akdeniz Çevre Platformu (DAÇE), Doğu Karadeniz Çevre Platformu (DOKÇEP), İç Anadolu Çevre Platformu (İÇAÇEP) ve Marmara Çevre Platformu’nun (MARÇEP)oluşturduğu platformun koordinatörlüğüne Tanay Sıdkı Uyar geldi.

 

Platformun kuruluş amacı “küresel, ülkesel, bölgesel ve yerel çevre sorunlarına karşı, ekolojik dengenin korunması temelinde; tarihi, kültürel ve doğal çevre bilincini ve duyarlılığını geliştirmeye yönelik çalışmalar yapmak, bu sorunlara karşı ortaklaşa ve çevreden yana taraf olmak, kamuoyu oluşturmak, çözüm önerileri üretmek ve yaşama geçirmek” olarak açıklandı.

 

Platform bu amaca ulaşmak için çevre ve ekoloji ekseninde politikalar belirleyecek ve yerel, ulusal ve uluslararası karar mekanizmalarını etkileme girişimlerinde bulunacak.

 

Toprak ve su envanterinin yapılması, Türkiye kirlilik haritasının çıkarılması ve bu doğrultuda Ulusal Eylem Planı’nın hazırlanması platformun öncelikleri arasında.

 

Platform çevresel konularda sorunların, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bırakılmadan çözülmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması ve yerel-ulusal karar vericilerin bu yasalara uyması gerektiğini altını çizdi. /bianet.org (2005)

Kadıköyü Bilim Kültür Sanat Dostları Derneği (KADOS)’nin üyesi olduğu Avrupa İklim Ağı (CAN Europe) hakkında ayrıntılı bilgi için:

Kadıköyü Bilim Kültür Sanat Dostları Derneği (KADOS)’nin üyesi olduğu Black Sea NGO Network (BSNN) hakkında ayrıntılı bilgi için:

KADOS, “Moda Sahili Otoyol Olmasın” Kampanyasıyla Kazandı!

Moda Sahili ve Kalamış Köprülü Kavşak Projesi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 31 Ocak 2003 tarihinde gerçekleştirdiği temel atma töreniyle Kadıköy Yoğurtçu Çayırı – M. Nurettin Selçuk Cad. Köprü ve Kavşak inşaatını başlattı.

Mimarlar Odası Anadolu 1. Büyükkent Bölge Temsilciliğimiz tarafından konuyla ilgili bilgi ve belgeler elde edilerek, 20 Şubat 2003 tarihinde semt inisiyatiflerinin ve bölgede yaşayan duyarlı meslektaşlarımızın da katılımıyla bir toplantı düzenlenmiş, toplantıda ortak basın açıklaması, imza kampanyası ve hukuksal sürecin araştırılmasıyla ilgili çalışmaların organizasyonu için bir yürütme oluşturulmuştur.

 

Hukuki Süreç

Açıkça hukuka aykırı bu girişimle ilgili olarak yaptığımız araştırma sonucunda; sahilden geçen yolun kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısımları için Bakanlık onayı alınmadığı, köprülü geçişin yeri değiştirildiği halde plan tadilatı yapılmadığı, şehir planlamanın görüşü dahi alınmadan ihale edildiği, Kültür Bakanlığı İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü’nün görüşünün alınmadığı, 1. derecede doğal sit alanı olan Yoğurtçu Parkı’yla ilişkili olan alanda Kurul karar alınıncaya kadar herhangi bir inşai ve fiziki müdahalede bulunulmaması ihtarına rağmen inşaata devam edildiği görüldü. Bu nedenle Odamızın desteğiyle İnsan Yerleşimleri Derneği, Kadıköy Bilim, Kültür ve Sanat Dostları Derneği ve Moda’ya gönül verenlerden 26 kişiyle beraber İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde Meri İmar Planına ve Kültür Bakanlığı İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararına aykırı olarak yapılan Kadıköy İlçesi Yoğurtçu Çayırı M. Nurettin Selçuk Cad. Köprü ve Karayolu Bağlantı Yolu düzenlenmesine ilişkin işlemin, nazım ve uygulama imar planlarına, şehircilik ilkelerine, planlama tekniklerine ve kamu yararına aykırılığından dolayı iptaline ve öncelikle ve ivedilikle yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi istemiyle dava açıldı.

 

Ayrıca Koruma kurulu kararını açıkça yok sayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanı Yunus Balta ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Altyapı Koordinasyon Müdürü Ahmet Şahin hakkında soruşturma yapılması için, gerek Cumhuriyet Başsavcılığı’na, gerekse İçişleri Bakanlığı’na suç duyurusunda bulunuldu.

 

İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 3 Eylül 2003 tarihli ve 6629 sayılı kararıyla, kavşak inşaatı kapsamında başlatılan yol çalışmalarının, kentin karakteristiği açısından önem taşıyan sit alanı ve tescilli parsellerin önünden geçmesi nedeniyle ivedilikle durdurulmasını istedi.

 

Modalıların ve sivil toplum örgütlerinin başvurusu üzerine Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından teknik ve hukuki destek verilerek, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde açılan Yoğurtçu Çayırı M. Nurettin Selçuk Cad. köprü ve karayolu bağlantı yolu düzenlemesinin İmar Planına, şehircilik ilkelerine, planlama teknikleri ve kamu yararına aykırılılığı nedeniyle iptali ve yürütmesinin durdurulması istemli davada yürütmenin durdurulması kararı verildi.

 

İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 2003/574 sayılı dosyası ile “…bu alana ilişkin 16.04.1998 onanlı 1/5000 ölçekli Kadıköy II. Etap Nazım İmar Planının iptali istemiyle açılan davanın İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nin 29.03 2002 gün 606 sayılı kararıyla iptal edildiği, bu nedenle yeniden 1/5000 ölçekli plan hazırlıklarının sürdüğü bu plan yapılıp onaylandıktan sonra 1/1000 ölçekli uygulama planının yapılacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda ortada henüz gerek 1/5000 gerekse 1/1000 ölçekli planlar olmadığından, yapılan bağlantı yolu düzenlemesinde halen yürürlülükte bulunan, dayanağı bir plan olmaması nedeniyle hukuka uyarlılık bulunmamaktadır,” denilerek dava sonuçlanıncaya dek yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.

Moda Semt Girişimi’nin 22 Mart 2003 tarihli Basın Açıklaması: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Moda Sahilini Otoyola Dönüştürüyor”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kurbağalıdere ağzında, 31 Ocak 2003 tarihinde gerçekleşen temel atma töreniyle bir köprü ve kavşak inşaatı başlattı. Büyükşehir Belediyesi’nin “550 fetih projesi”nden biri olan bu projenin kapsamı, Kalamış’ı Moda üzerinden Kadıköy’e bağlayacak bir ana arterle Moda sahilinin otoyola dönüştürüleceğini gösteriyor. Bu köprülü kavşak, 1994 tarihli Nazım İmar Planı’nda yer alan sahil otoyolunun ilk aşaması. Moda bir emrivakiyle karşı karşıya: Köprülü kavşak yapıldığında, sahilin otoyola dönüşmesi de kaçınılmaz olacak.

 

İnşaatla birlikte sahildeki ağaçlar söküldü, kısa süre önce yeniden düzenlenen yeşil alan ortadan kaldırıldı. Tüm sahilin otoyola dönüşmesinden sonra, Kadıköylüleri denizle buluşturan, kent trafiğinden arınmış, çocuk parklarıyla, çay bahçeleriyle kent sakinlerinin nefes aldığı bir rekreasyon alanı bütünüyle otomobillere terkedilmiş olacak. Kadıköy’ün denizle ilişkisini koruyabilmiş tek sakin noktası olan Moda, bu otoyolla denizden koparılacak, taşıt trafiği altında boğulmaya bırakılacak. Bu otoyolla birlikte Moda’nın doğal ve tarihi sit niteliği taşıyan değerleri de tahrip edilecek. Tarihi Moda İskelesi’nin önü doldurulacak, İskele tüm karakteristik özelliklerini kaybederek otoyola bitişik bir yapıya dönüşecek. Tescilli bir tarihi yapı olan eski Moda Deniz Kulübü’nün önü doldurulacak, Moda burnunun geleneksel çay bahçelerinin ve korumaya alınmış Kadıköy Kız Lisesi’nin önünden otoyol geçecek.

Bu proje kapalı kapılar ardında tasarlandı, Modalıların, uzmanların fikri sorulmadı. Şimdi de, yine kapalı kapılar ardında tünelli çözümlerden söz ediliyor, Moda Deniz Kulübü’nün arkasından tünelle geçileceği söyleniyor. Tünel de yapılsa sonuç değişmeyecek, yine Moda sahilinin büyük bir bölümü otoyola dönüşecek.

 

Moda sahilinde inşa edilecek otoyol, öne sürüldüğü gibi Kadıköy ve Moda’nın trafiğine bir çözüm getirmeyecek, tam tersine büyük bir ulaşım arteri oluşturarak bölgenin trafik yükünü daha da artıracak. Moda sahilinden Kurbağalıdere’ye, oradan da bir köprüyle Kalamış’a uzanan otoyol, Kalamış’ta takılıp kalacak ve amaçlanan işlevi de yerine getiremeyecek, ayrıca Kalamış sahilinde yoğun bir trafiğe neden olacak.

 

Sonunda, trafik akışının dışında kaldığı için halâ Kadıköy’ün sakin ve korunmuş bir semti olma özelliğini sürdüren Moda, bu otoyolla birlikte Kadıköy’ün trafiği en yoğun semtine dönüşecek. Ancak şehirlerarası karayollarında görülebilecek bir köprü-kavşak-otoyol inşaatıyla, bir hiç uğruna, Moda elden gidecek.

 

Moda Sahilinde Hukuk Çiğneniyor

Kurbağalıdere ağzındaki köprülü kavşak inşaatına Nazım İmar Planı tadilatı yapılmadan başlandı, Bakanlık onayı alınmadı. Proje bir plan bütünlüğüne sahip değil, Kadıköy’ün ulaşım master planı yapılmadan otoyol inşaatına girişildi. Kavşak projesi kıyı kenar çizgisini de değiştiriyor.

 

Bir doğal sit alanı olan Yoğurtçu Parkı’na tecavüz eden, doğal siti otoyol tehdidi altında bırakan köprülü kavşak projesi Koruma Kurulu’na sunulmadı. İnşaata Kurul izni olmadan başlandı. Projenin zorunlu devamı olan otoyol Moda’nın tarihi eserlerini tahrip edecek ama bu konuda Koruma Kurulu’nun görüşü sorulmadı.

 

Moda Sahili Otoyol Olmasın

Modalılar’a bir emrivakiyle dayatılan bu köprü-kavşak-otoyol inşaatına karşı çıkıyoruz… Moda sahilinde, kavşaklar, otoyollar, tüneller değil, yalnızca yayalara ayrılmış yeşil alanlar istiyoruz…

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni, doğal ve tarihi özellikleriyle, Kadıköy’ün korunabilmiş semtlerinden biri olan Moda’yı yok edecek bu projeyi uygulamaktan vazgeçmeye, Moda’nın geleceğini Modalılar’la tartışmaya davet ediyoruz…

 

Moda Semt Girişimi: Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Anadolu 1. Bölge Temsilciliği, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Kadıköy Temsilciliği, Gemi Mühendisleri Odası, İnsan Yerleşimleri Derneği, Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği